Geleceğin Yakıtı Denilen Bor, Neden İlgi Göremedi?

Türkiye Cumhuriyeti için büyük öneme sahip olan Lozan Antlaşması 1923 yılında imzalanmıştı. 24 Temmuz tarihinde yapılan antlaşma ile birlikte Türkiye, fiilen kazandığı bağımsızlığını resmen de kabul ettirmişti. Gelin görün ki bu antlaşma, yıllardır bazı komplo teorilerinin merkezinde yer alıyor.

Ülkemizde komplo teorisinden çok bir şey yok. Bu teorilerin en dayanaksız olanlarından biri ise Lozan Antlaşması’nın “Bor ve petrol çıkarmamızı yasaklıyorlar ama 100 yıl sonra bitecek o sözleşme, ondan sonra uçacağız!” diye açıklanan gizli maddeleri. Bu yazıda, üstüne bu kadar konuşulan bor madeninin durumunu inceleyeceğiz. 

Lozan bitti demediniz mi?

Lozan Antlaşması’nın bir süresi falan yok, antlaşmanın gizli maddesi olduğu yönünde en ufak bir kanıt da yok. İnanmazsınız ama antlaşma metnine bakın buradan da erişilebiliyor. Gördüğünüz gibi herhangi bir yerde petroldür, doğal gazdır, bordur bir maddeden bahsedilmiyor. 

Öncelikle bu kısımda anlaşabildiysek şimdi de neden borla ilgili Türkiye’nin hayallerinin gerçek olmadığını irdeleyeceğiz. Zira bor ile şimdilik yaptığımız iki şey var; biri borcam, diğeri deterjan. Bu durumun değişmesi de pek olası değil.

“E nasıl yapacaktın, bor çıkarttırmıyorlar ki!”

Bana bu söylendiği zaman “Kim o çıkarttırmayanlar” diyorum, hemen cevap hazır “Dıj güjler.” Ülkecene semptomları hastalıklarla karıştırmak gibi bir sıkıntımız var. Kimsenin derdi Türkiye’nin bora sahip olması değil, kendilerinin olmaması. Dünya rezervinin %73,2’si Türkiye’dedir. Hemen arkamızda yer alan ABD’nin rezervinin Dünya rezervine oranı %6,2, Çin’in ise 3,6’dır. 

Şimdi kaynaksız ortaya atılan iddia boş iddiadır, değersizdir. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı sitesinde inceleme yaptığımızda, bor ile ilgili bir de rapor görüyoruz. Bu rapora göre Türkiye, aynı zamanda dünyanın en büyük bor tedarikçisi konumunda bulunuyor. Üstelik bor madenleri de yabancı firmaların değil, Eti Maden İşletmeleri’nin elinde.

2021 yılında ise rekor kırarak 2,6 milyon ton bor ihracatı yaptığımız da raporda yazıyor. Yani bütün dünya bor kullanıyor, bunu farklı amaçlarla yapıyorlar ama yapıyorlar. Boru da gelip bizden alıyorlar.

Madem bor çıkıyor ve satılıyor; hani borlu arabalar, hani bize Dubai hayatı?

Bor, hidrojen yakıt kullanan araçlar için çok iyi bir alternatif ancak tek alternatif değil. Dünya çapında teknoloji üreticileri de haliyle kendi ulaşabilecekleri, tek bir ülkenin -ve hatta tek bir kurumun- eline bakmayacakları alternatifler üzerine odaklanıyor.

Bir diğer nokta da otomotiv sektörünün evrimi. Sektörün içten yanmalı motorlardan uzaklaşacağı, petrole bağımlılığını bitireceği biliniyordu ancak geçiş hidrojen yakıtlı araçlara değil, elektriklilere oldu. Haliye “Ver boru, al milyarlarca doları, dünya kapımızda yatsın, biz de refaha doyalım” hayali maalesef hayaldi, gerçek olamadı. Yoksa hiç vergi vermeyelim, lüks içinde yüzelim, Yunan adalarından üçer beşer yazlık alıp Ege’yi Türk gölüne çevirelim ama olmadı işte.

Bizde bir tek deterjan ve borcam kalmayacak elbette.

Bor gerçekten önemli bir materyal ancak kaynak açısından tek bir yere bağımlılık yaratması, kullanımını şu aşamada kısıtlıyor. Bu kısıtlamayı aşmak için de yapılması gereken ilk ve en temel şey, borun kullanıldığı ürünleri öne çıkarmak. Bor kullanılarak üretilecek özgün bir yapay materyal eğer hidrojenli araçları daha az yakıtla 1000 km götürecek yapıya sahip olsaydı, nadirliğine rağmen bor şu aşamada üzerine düşülen bir yakıt olabilirdi. Bunu da aşmak ancak elinde bor olanların işi, yani bizim.

Türkiye’de bor ürün ve teknolojilerinin AR-GE süreçleri ve kullanım alanlarının yaygınlaştırılması konusunda TENMAK BOREN, 2020 yılından bu yana çalışmalarını sürdürüyor. Madenlerde de bor çıkarılmaya, tesislerimizde bor işlenmeye devam ediyor. Bor minerali şu an cam sanayii, seramik sanayii, temizleme ve beyazlatma sanayii, yanmayı geciktirici maddeler, tarım, metalürji sanayii, nükleer uygulamalarda, fotoğrafçılıkta, ilaç endüstrisinde, dokumacılıkta, döküm ve kaynakçılıkta, boya ve kağıt endüstrisinde, alçı ve benzeri maddelerin katılaşmasının geciktirilmesinde, plastik yapımında, dericilikte, sondaj çamurunda katkı malzemesi olarak, lastik ve lateks endüstrisinde, pH kontrolünde ve daha bir çok alanda kullanılıyor. Yani gayet de çıkarıp kullanıyoruz ancak biz çalışıp içimizdeki cevheri işlemedikçe de kimse gelip bizi potansiyelimizin zirvesine ulaştırmaya çalışmıyor. (Bu sadece bor ile alakalı bir cümle diye düşünmeyin.) 

  • Kaynaklar: TC Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Türk Tarih Kurumu, Dergipark

Yorum yapın